Röportaj: Zahed Sultan | Kuveyt’ten Dünyaya

Röportaj serisinin ilk konuğu Kuveyt doğumlu alternatif multimedya sanatçısı Zahed Sultan.

Küçüklüğünden beri müzik ile arasında özel bir bağa sahip olan Zahed Sultan, üniversiteden beri prodüksiyon çalışmalarına devam ediyor. Çalışmalarının ilk meyvesini 22 yaşında dinleyicilere sundu.

Günümüzde alternatif-elektronik multimedya sanatçısı ve müzik prodüktörü olarak tanınan ve Red Bull Music Academy sanatçısı da olan Zahed, “Hi Fear, No Love” adlı ilk debut albümünü 2011 yılında çıkardı ve “I Want Her But I Don’t Want Her” adlı parçası kayda değer bir başarı kazandı. Bunlara ek olarak Zahed’in ürettiği müziğe televizyon kuruluşları tarafından lisans verildi ve MTV Iggy gibi Amerikan programlarında yer aldı.

1- cisetta.com ile röportaj yapmayı kabul ettiğin için teşekkürler öncelikle! En son Mayıs ayında İstanbul’da görüşmüştük, görüşmeyeli neler yaptın?

Evet, Babylon Soundgarden’da RBMA sahnesinde. O zamandan beri ikinci albümümün kampanyası, Londra’da Barbican Merkezi için düzenlenen Shubbak Festivali’ndeki ilk multimedya deneyimim üzerine çalışıyorum, (Berlin’de üzerine çalışacağım) senenin başlarında Jamaika’da çekmiş olduğum ilk müzik belgeselimin ilk planlarını yapmaktayım ve Ağustos’ta Karadağ’da bir müzik festivalinde (Lake Festival) sahne alacağım. Liste böyle uzayıp gidiyor ama şimdilik bu kadar yeter.

2- Daha önceki röportajlarında Kuveyt’teki hayatına çok değinilmiş. Neredeyse müziksiz bir şehirde müzikle bu denli nasıl içli dışlı olmaya başladın?

Genel olarak internet öncesi çağda müziğe ulaşım kısıtlıydı. Eskiden kasetler alırdım ve bunları takiben CD’ler ve vinyler. Ciddi bir şekilde müziğin peşinden koşmaya karar verdiğimde, müziğe ulaşım araçları (internet aracılığıyla) gelişmişti, bir multimedya sanatçısı olarak kendi yönümü ve oluşumumu bulmak gitgide gelişen bir yolculuk olsa da müziğe ulaşım daha basitti.

3- Müzik dünyasında “alternatif / elektronik multimedya sanatçısı” olarak tanınıyorsun. Bunu seni tanımayanlara biraz daha detaylıca açıklar mısın?

Bu insanlara ulaşmak ve insanlarla bağ kurmak için (müzik ile alakalı) çeşitli araçlar kullanıyorum demek. İnsanların canlı bir ortam içinde “hissetmelerini” sağlayacak analog ve dijital teknolojileri birleştirmeye aşırı bir ilgim var.

Credit: Steve Howse
Photo Credit: Steve Howse

4- Babylon Soundgarden’da beraber çalışmıştık, İstanbul’a daha önce gelmiş miydin? Şehir hakkında nasıl bir izlenim elde ettin festivalden sonra?

Evet. Bu benim Türkiye’ye 4. gelişimdi ama ilk defa canlı bir müzik performansı sergiledim. İstanbul’da kesinlikle canlı bir sahne var, bu sadece yerel sahne ve şehrinizde gelişmekte olan alt kültür ile müziğimin bağlantı kurması ile alakalı.

5- Red Bull Müzik Akademisi ile çalışıyorsun, Nasıl başladı bu hikaye, biraz anlatsana?

Orta Doğu bölgesinde performans sanatçısı olarak ortaklık girişimi için birkaç yıl önce Red Bull tarafından bana ulaşıldı. O günden beri, tüm dünyada çeşitli şehirlerde sahne almayı, RBMA – Kuveyt oturum açılışını summayı ve “Kuwait Rising” adlı alternatif Arap müzik festivalini başlatmayı içeren verimli bir yolculuk olmakta.

6- Yeni albümün “EyeAmSound’de bizi görsel-işitsel bir yolculuğa davet ediyorsun. Kulağa çok heyecanlı geliyor! Bu albümün diğerlerinden farkı nedir?

Bu albümde / yayında öne sürdüğüm başlıca fark sürekli olarak canlı formatı geliştirme ve ilişkilendirilebilir olan paylaşımlı duygusal içerik (ses, video, görsel) vasıtasıyla insanlarla fiziksel bir şekilde bağ kurmak.

Şimdi boşluk doldurma zamanı.

Hassasiyet olmasaydı müzik yolculuğumda bu kadar güçlü hissedemezdim.

– Yeni bir parça dinlerken dikkat ettiğim ilk şey ritmik olması.

– Görsel mi işitsel mi daha önemli diye bir seçim yapmam gerekirse işitseli seçerim.

For English, please click here to read.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir