Gizemli antik bir kent, altın renkli kumsalllar, güzel insanlar. Girne’ye hoşgeldiniz.
Sizlere klasik bir tarihçe vermektense minik bir özet geçip izlenimlerimi aktarmayı tercih ettim.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘ne bağlı olan bu sahil kenti, Akdeniz‘in en güzel yerlerinden biri olarak kabul edilebilir nitelikte. Kentin nüfusunun ne kadar son yıllarda arttığı söylense de ne zaman gitsem hep aynı sakinlikte. Akalar tarafından M.Ö. 5. yüzyılda kurulan şehire bir dağın ismi olan “Kyrenia” denilmiştir. Bazı kaynaklar ise kurucularının Fenikeliler olduğunu belirtir.
Burada turistik ne yapılır derseniz? Girne Kalesi‘ne gitmeniz şart. Hep rüzgarlıdır, gitmeye değer lakin. Güzel güzel fotoğraflar çektikten sonra ver elini Girne Limanı. Burada cebinizi yakacak fiyatlar ile karşılaşabilirsiniz ama en turistik yer olduğu için biraz normaldir. “Ben biraz tarihin içine dalmak istiyorum” diyenlerdenseniz eğer Batık Gemi Müzesi, Barış ve Özgürlük Müzesi gibi yerler sizin için ideal noktalar.
Bu kadar bilgilendirme şimdilik yeter. Şimdi gelelim en güzel bölüme.
Yaklaşık 10 senedir aile ziyaretleri sebebiyle defalarca Girne’de kaldım. Bazen bir haftalığına, bazen üç aylığına. Kışın bile gitmesini seviyorum çünkü asla hiçbir zaman “çok soğuk ya” diyemediğim bir yer Kıbrıs. Gittiğimde hep Girne’de kaldım. Ulaşım açısından biraz sıkıntılı bir yerdir, uyarmadı demeyin, en mantıklısı araba kiralamak olacaktır. Girne’den diğer yerlere oldukça ucuz minibüs var ancak bazen yer bulamayabilirsiniz.
Keşfedilecek bir sürü kumsal ve köy var. Benim en sevdiğim iki yer ise Alagadi Turtle Beach ve Bellapais Manastırı.
Alagadi Turtle Beach
Hemen arkasında bulunan Beşparmak Dağları manzarasıyla halka açık olan bu kumsalda özellikle Ağustos ve Eylül aylarında kaplumbağaların yumurtalarından çıkan yeni yavruları görmeniz mümkün. Buraya ulaşım biraz zordur, 1.5 kilometre boyunca size zeytin ağaçları eşlik ettikten sonra eşsiz bir güzelliğe vardığınız zaman her şeye değer olduğunu anlayacaksınız.
Bellapais Manastırı
Girne’yi kuşatan Bellapais Manastırı dağların arasından hemen göze çarpıyor. Zamanla biraz zarar görmüş olsa da halen gezilebilir durumda. Yeşillikler içinden görülen deniz mükemmel bir manzaraya sahip olmasını sağlıyor. Sanırım adının tam anlamı Fransızca’da “Barış Manastırı” olarak geçiyor. Bu eşsiz mimarinin bulunduğu çevredeki restoranlarda yemek yemeyi unutmayın. Bazen klasik müzik konserleri de oluyor, denk gelirseniz ne ala.
Özetle her yerde İngiliz ya da Rum havasını sezebileceğiniz bir kent özelliğine sahip olan Girne’de güzel ve sakin bir tatil geçirmeniz muhtemeldir. Biraz çılgınlık ararsanız casino’larda eğlenebilirsiniz, bir bütçe ayarlayıp gidin yoksa benim gibi sonra üzülebilirsiniz. Çok şaaşalı bir gece hayatı yoktur, dinlenme ve gezip görme amaçlı bir tatil arıyorsanız Girne sizin için mükemmel bir seçim olacaktır.