Yıllar, Aylar, Günler, Saatler… | Nerede Kalmıştık?

Nereye gidiyoruz? Neden bunu bana söyledin? Neden olaylar o şekilde gelişti? Bazen her şeyin arkasında bir sebep vardır, bazen de yoktur, sadece o anı yaşamak gerekiyordu, ne dersiniz?

Bazen bazı kitaplarda karşınıza çıkan cümleler sizi çok düşündürür. Şöyle bir cümleye denk geldim: “Gökyüzü dünyaya güzel bir günü müjdelemek istediğinde, gün doğumunda bulutları bu sevimli renge boyar.”

En son ne zaman böyle bir ana denk geldim acaba? Oturup düşünün. En son ne zaman günün ilk saatlerinde güzel bir gün geçireceğinizi hissedip güne başladınız? Her sabah uyandığımda düşünmekten, sorgulamaktan, bir sonraki adımımı nasıl atmam gerektiğine kafa yormaktan, dün gece yaşanan kavgalardan pişman olmaktan, düşünmeden söylenen yersiz ve kırıcı lafları geri alamamaktan ve daha pek çok şeyden ben uzun bir süredir bulutlara bakmayı unutmuşum.

Biri güneş batarken, biri güneş doğarken. Bak mesela o gün bulutların rengini dün gibi hatırlıyorum, ne güzel günmüş. Her şeyi atlattığım ve unuttuğum bir yaz olmuştu, ya da ben öyle sanmışım. Bazen geçici bir zaman dilimi içinde bile olsanız her şeyi sindirdiğinizi düşünürsünüz, kendimizi kandırmak çok kolaydır: “o aslında öyle biri değil”, “bunu demek istemedi”, “yaşadıkları yüzünden böyle davranıyor”, “çok inatçı”, “mizacı böyle”… ne güzel yalanlarla kandırıyoruz kendimizi böyle. Bir önceki yazımın devamı niteliği olan bu yazıda hepinizi kendinizi sorgulamaya davet ediyorum.

Galiba zamanla bulutların, gökyüzünün, akşamüstü rakısının, sabah kahvesinin, uzun sohbetlerin, kısa öpücüklerin, ansızın gelen telefonun, beklemediğiniz birinin hatırınızı sormasının, dalgalı denizin, saatler süren yolculukların değerini daha iyi kavrıyoruz. Değerler, kişiden kişiye göre görecelidir, benim değerlerim bu kadar işte. Belki bir tık daha fazlasıdır. Senin değerlerin ne? Hadi otur düşün bugün. Belki de senin değerlerin koca bir şehri, koca bir kıtayı kaplayacak kadar büyüktür ve anlamlıdır, neden olmasın?

Böyle yolculukları kim özlemedi? Şu anda imkanı olmasa bile kendi odanızda, evinizde, yaşam alanınızda yolculuğa çıkmayı deneyin (bu noktada yukarıda da alıntı yaptığım kitabı öneriyorum: Xavier de Maistre – Odamda Yolculuk). Yaşam alanımda yaptığım yolculuk, yerkürenin üzerindeki ağırlığımın tekrar farkına varmamı sağladı, belki sen de ruhunu yeniden keşfetme şansı bulursun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir